Otomotiv dünyası, içten yanmalı (ICE), hibrit ve elektrikli (EV) araç stratejilerini yeniden şekillendirirken, üreticiler maliyet ve regülasyon baskısını azaltmak için motor, batarya ve platform paylaşımına yöneliyor. Bu dönüşümün en güncel örneklerinden biri, Mercedes-Benz ile BMW arasında BMW’nin B48 dört silindir benzinli motorlarının tedariki üzerine devam eden görüşmeler. Tarafların 2025 sonuna kadar bu konuda bir karar açıklaması bekleniyor.
Aşin Otomobil Genel Müdürü Okan Erdem, bu hızlanan iş birliklerinin nedenlerini şöyle açıklıyor: “Maliyet ve regülasyon baskısı, Çinli üreticilerle artan rekabet, Avrupa’daki markaları akıllı ortaklıklara zorluyor. Ortak kullanımlı motorlar, tıpkı geçmişte olduğu gibi tüketiciye daha sürdürülebilir servis maliyetleri ve daha öngörülebilir ikinci el değerleri olarak yansıyacak.”
Olası BMW-Mercedes iş birliği, otomotiv sektöründeki dinamiklerin değişimine dair önemli ipuçları veriyor. Yeni normlara uygun, kanıtlanmış bir içten yanmalı motoru ortak kullanmak, her iki üretici için de zaman ve yatırım sermayesi kazancı anlamına geliyor. BMW-Mercedes-Benz görüşmesinin merkezindeki B48 motorun özellikle Euro 7 uyumluluğu ve PHEV entegrasyonu gibi özellikleri öne çıkıyor.
Bu ortak kullanımlar sadece içten yanmalı motorlarla sınırlı kalmıyor. Elektrikli ve hibrit araçlarda da platform ve bileşen paylaşımı yaygınlaşıyor. EV ve batarya yatırımlarının yüksek maliyeti göz önüne alındığında, üreticiler Ar-Ge ve üretim maliyetlerini düşürmek için platform ve bileşen paylaşımına gidiyor. Ford-VW MEB örneğindeki hacim artışı, bu ölçek ekonomisi hedefini doğruluyor. Ortak kullanılan motor ve platformlar, son kullanıcıya daha hızlı parça temini ve daha standart servis hizmetleri sunulması anlamına geliyor. Ford-PSA dizel motor iş birliğinde olduğu gibi, 20 milyonun üzerinde bir ekosistem oluşması bu durumun en iyi örneklerinden.
Okan Erdem, ortak motor ve platform kullanımının hem sıfır hem de ikinci el araç pazarı ile satış sonrası hizmetlerini doğrudan etkilediğini belirtiyor: “Euro 7 gibi emisyon normları ve EV yatırımlarının sermaye yükü, markaları ‘sıfırdan geliştirmek’ yerine kanıtlanmış çözümleri paylaşmaya yöneltiyor. Bu iş birlikleri, aynı parça ve yazılım standartlarının yaygınlaşmasını sağlayarak tedarik güvenliği ve servis-yedek parça sürekliliği sunuyor. Ayrıca ikinci elde fiyat dalgalanmasını azaltan bir etki de yaratıyor.”
Erdem, özellikle Türkiye gibi kur dalgalanmalarının belirgin olduğu pazarlarda, ortak motor-platform kullanımıyla parça erişiminin hızlandığını ve servis sürelerinin kısaldığını vurguluyor: “Bu durum, tüketiciye toplam sahip olma maliyetinde öngörülebilirlik olarak geri dönüyor. Türkiye’de ikinci el aracın değerini etkileyen en kritik unsurlardan biri sürpriz bakım maliyetleri. Ortak kullanılan motor-batarya-elektronik mimariler, arızada teşhis süresini ve parça tedarik riskini azaltarak bu sürprizi minimize ediyor.”
Sektörden yakın dönem örnekler:
- Mercedes-Benz – BMW (Görüşme Aşamasında): Mercedes’in, gelecek ICE ve PHEV modellerinde BMW’nin 2,0 litrelik dört silindirli B48 motorunu kullanmasına yönelik müzakereler devam ediyor.
- Ford – Volkswagen (MEB/EV Platformu): Ford, Avrupa’daki elektrikli modelleri için VW’nin MEB platformunu kullanmak üzere anlaşma yaptı ve bu iş birliği genişletildi.
- Toyota – Subaru (GR86/BRZ ve BEV İş Birliği): Spor coupé GR86/BRZ’yi ortak geliştiren iki şirket, iş birliğini BEV platform alanına da taşıdı.
- Stellantis – Toyota (LCV): Ticari araç iş birliği, büyük boy van ve BEV versiyonlarını da kapsayacak şekilde genişletildi.
- Renault-Nissan – Daimler (Motor Paylaşımı): 2010’larda başlayan bu iş birliğiyle Alliance motorları, Mercedes kompakt sınıfta kullanıldı.
- Ford – PSA (Dizel Motor Ailesi): 1999’dan itibaren süren ortak dizel programıyla 20 milyondan fazla motor üretildi.
Bu gelişmeler, otomotiv sektörünün geleceğinde iş birliklerinin ve sürdürülebilirlik odaklı stratejilerin ne kadar önemli olacağını bir kez daha gözler önüne seriyor.
